Bir bebeğe isim seçmek sanılanın aksine aslında çok daha zor bir karar çünkü çiftler çocuklarına verecekleri adlarla farkında olarak ya da olmayarak çocuklarının kişilik gelişiminde etkin bir rol oynadığını düşünüyor. Bazen aile büyüklerinin ricası üzerine kendi isteklerinden vazgeçip anne-babalarının ismini ya da önerilerini tercih eden ebeveynler kendilerini bir müddet sonra büyük pişmanlığın ortasında bulabiliyor. Hatta yaşadıkları kararsızlık ve pişmanlık onların daha da zorlu bir sürece girmelerine sebep oluyor ve en sonunda da bebeklerine verdikleri ismi değiştirmek için kendilerini hukuki bir sürecin göbeğinde bile bulabiliyorlar.
YORUMLAR KARŞISINDA ŞAŞTI KALDI
8 haftalık oğluna verdiği isimden ötürü sıkıntı yaşayan ve kimliğini gizli tutan İngiliz bir anne de zorlu süreçlerden geçmiş kişilerden. Eşiyle birlikte oğlu için belirlediği isimden yana hiçbir tereddütü olmadığı halde zaman içinde arkadaşlarının ve çevresinin olumsuz yorumları karşısında büyük bir şaşkınlığa uğradı. İlk çocuğunun isim belirleme sürecinde uyguladıkları liste yöntemini ikinci çocuğu için yapmadıklarını ve bundan ötürü pişman olduğunu söyleyen kadın, şunları söyledi:
“Küçük bir listemiz olmasına rağmen onun için özel bir isim belirlememiştik ve benim pişmanlığım o listedeki tüm isimleri o doğduktan birkaç gün boyunca denememek oldu. İlk çocuğumuzda bunu yapmıştık ve onun ismini hâlâ çok seviyorum.”
‘KARAR VERİLDİĞİNDE YAKLAŞIK 5 HAFTALIKTI’
Önemli kararlar alırken çok zorlandığını ve kararlarından sık sık pişmanlık duyduğunu söyleyen kadın, ikinci çocuğu için belirledikleri adın çevre tarafından olumsuz karşılanmasından ötürü pişmanlık yaşadığını da ekledi. “Kulağa saçma gelebilir ama kullanmadığımız isimler için pişmanlık duyuyorum” diyen üzgün anne, “Karar vermekte hep güçlük çekerim, büyük kararlar sonrasında da pişmanlık duyarım. Bu pişmanlığın sebebi genellikle gelen olumsuz tepkiler. İkinci oğluma verdiğimiz ilk ismi hâlâ seviyorum ama okuduğum bazı yorumları ve olumsuz çağrışımları kafamdan atamıyorum. Yabancıların söylediklerini önemsemiyorum ama yine de duyduğum olumsuz cümleler beni etkiliyor” ifadelerini kullandı.
İkinci oğlunun ismini değiştirdiğini ve bundan dolayı pişman olmadığını söyleyen kadın, “Bebeğimin adının değişmesinden asla pişman olmadım. Oğlumun adını seviyorum. Sadece büyükannemden olumsuz tepki geldi ama onun tepkisi umurumda değildi. Karar verildiğinde yaklaşık beş haftalıktı. Şimdi bir yaşının üzerinde” diye konuştu.
‘EVLENMEDEN BELİRLEYEN VAR’
Aile ve Çift Terapisti Tanya Vardar, bazı ebeveynlerin henüz evlenmeden önce çocuklarının isimlerini belirlediğini, bazılarının ise çocuklarının geleceğini düşünüp kaygılandığını ve büyük bir kararsızlık yaşadığını ifade etti. Ebeveyn olmayı ‘yepyeni bir şey yaratma, büyütme ve geliştirme yolculuğu’ olarak tanımlayan Vardar, aileler için ebeveyn olma yolculuğunu bir eser inşa etmeye benzetti. “Bazen anne adayı ya da baba adayı henüz evlenmeden ve bir çocuk dünyaya getirme planı dahi ortada yokken çocuklarına isim seçebiliyorlar” diyen Vardar, “Bu durum ilişki kurma aşamasında görünmez bir bağ olarak hayal edilebiliyor. Her halükarda önemli bir karar olarak hayatlarının ortasına yerleşiyor” dedi.
Ailelerin yaşadıkları kaygılara da değinen Vardar, “Yeni doğan bebeğe ‘İsmiyle yaşasın’ denmesi gibi kültürümüze işlemiş pek çok özlü söz bulunuyor. Aileler en çok ‘Çocuğum okula başladığında dalga geçilir mi?’, ‘Çocuğumun ismi, bir takma isme dönüşür mü?’ gibi kaygılar yaşıyor ve isim seçerken olası takma isimleri de hesaba katıyor” yorumunu yaptı.
‘KÖTÜLÜKLERİN HABERCİSİ OLARAK GÖRÜLÜYOR’
Yeni doğan bebeklerine isim verirken aile büyüklerinin de önemli ölçüde söz sahibi olabildiğine dikkat çeken Tanya Vardar, “Pek çok çevre tarafından bir büyüğünün adını yeni doğan çocuğa koymak kültürün bir parçası kabul ediliyor. Öte yandan kötü şeyler yaşamış veya vefat etmiş birinin ismini bebeğe vermek de olası kötülüklerin habercisi olarak görülebiliyor” görüşünü de paylaştı. Yeni evli çiftlerin yaşadıkları problemlere çoğu zaman bebeğe isim verme tartışmalarının da eklenebildiğine vurgu yapan Vardar, “Ailede pek çok kaygı yaşanırken isim tartışmaları da her iki ebeveyn için durumu daha da zorlaştırıyor. İsim kararını anne ve babaya bırakmak en doğru yaklaşım” tavsiyesinde bulundu.
Bebeğe isim verme tartışmalarının anneliğe yeni adım atanları oldukça zorladığına dikkat Tanya Vardar, “Lohusalık depresyonu dediğimiz postpartum süreci annenin sağlıklı bir gebelik geçirmiş olmasına rağmen yaşayabileceği bir sorun. Bu süreçte annenin hâlâ bir parçası olarak gördüğü bebek hakkında olan konuşmalar annelikte yeni olan kadını da oldukça zorlar ve lohusalıkla beraber gelen pek çok ruh sağlığı problemlerine yol açabilir” dedi.
‘UZLAŞILAMAZSA KARARI HAKİM VERİR’
Peki ebeveynler ortak bir isimde uzlaşamadığında nasıl bir yol izlenmeli? Tanya Vardar, böyle bir durum karşısında çift terapilerine ve doğum öncesi danışmanlıklara başvurulması gerektiğini söyledi. Vardar, “İsimde ortaklaşamama, aileye yeni katılan bebek ile ilgili sonrasında da pek çok hayati karar alınacağı göz önünde bulundurulduğunda ilk adımda çözülmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda hukuk yolunda dava açarak hakimin karara bağlaması da bir çözüm olarak uygulanabiliyor” bilgisini verdi.