Bacak venlerinin içindeki kapakların bozulup geri kaçırmaları,‘Kronik Venöz Hastalık-CVD’ denen bir damar hastalığını doğurur. Bu hastalık, önce bacaklarda 1-5mm çapında istenmeyen damarların oluşumuna yol açar. Ardından da ayak bileklerinde çorap izinin belirgin olarak kendini göstermesi; kızarıklık-kahverengi-beyaz renk değişiklikleri; yaraların gelişimi ile ‘Kronik Venöz Yetersizlik-CVI’ denilen ileri safhaya ulaşır. Bu süreçte görülen tüm belirtilere genel olarak ‘varis’ adı verilir.
Varis genetik bir hastalık mıdır?
Variste genetik faktörler çok önemli ama sadece genetik faktörler değil yaşam koşulları da varis oluşumunda etkilidir. İstatistikler gösteriyor ki anne babasında varis olmayan bireylerin bacaklarında varis oluşma oranı yüzde 20 civarında. Ailede yani anne babada varis görüldüğü zaman bu oran artıyor. Ebeveynlerin sadece birinde varis sorunu varsa onların kız çocuklarında görülme oranı yüzde 60, erkek çocuklarında görülme oranı yüzde 20 olarak dikkat çekiyor. Şayet anne babanın her ikisinde de varis varsa çocuklarında cinsiyetinden bağımsız olarak yüzde 90 oranında aynı sorun ortaya çıkıyor.
Kadınlarda erkeklere oranla daha mı fazla görülüyor?
Varislerin erkekler ve kadınlar arasındaki dağılımına bakacak olursak her 3 varisli bireyin 2’si kadın, 1’i erkek olarak oranlanıyor. Günümüzde sadece kadınlar arasında bir oranlama yapılacak olursa 10 kadından 7’si varis sorunu yaşıyor. Bu rakam tüm sağlık sorunları içindeki yeri değerlendirildiğinde de oldukça yüksek bir rakamsal veri. Kadınlardaki hormonal oynamalar, geçirilen gebelikler ve yapılan doğumlar (ve yapılan doğum sayısı), doğum kontrol haplarının kullanılması, kadınlarda bu sorunun daha sık görülmesine yol açıyor.
Varis hangi yaş grubunda daha çok görülür?
Bu bir yaşlı hastalığı değil. Çocuk yaşlarda da varis görülebiliyor. Ancak oran verecek olursak 50 yaşın altındaki bireylerde varis görülme oranı %25, 60 yaşın üzerinde varis görülme oranı ise % 46 civarında.
Hastalığın tanısı nasıl konmalı?
Söz konusu olan bir damar hastalığıdır. Bu nedenle de mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir kalp damar cerrahı tarafından hastanın yakınmaları sorgulanmalı, muayenesi gerçekleştirilmeli. Hastalığın şiddetini (hafif-orta-ileri) ve hangi damarlardan kaynaklandığını net olarak belirlemek için ‘venöz ultrasonografi-doppler’ incelemesi, yatarak ve ayaktayken yapılmalı. Altta yatan orta-ileri sorun varsa, açıklığa kavuşturmadan ve onların tedavisine öncelik vermeden sadece bacaklarda görsel olarak farkedilen damarların ortadan kaldırılması, eksik tedaviyi doğurur.
Hangi durumlarda ameliyat gerekli?
Bacaklarınızda aşağıdakilerden bir veya birkaç tanesi var ise varislerinizde tıbbi tedavi gerekir:
Damar belirginleşmeleri: Bacaklarda 5mm veya daha kalın, spagetti makarna gibi görüntü veren, kıvrıntılı ve her an içlerinde pıhtı oluşabilecek damarlarlar gelişmiş olabilir.
Bacak ağrısı: Kötü kan dolaşımı, komşu yapı ve organları bozabilir. Sabahtan akşama doğru artan; ayak tabanından bacağa yayılan; hareketsizken, özellikle de gece yatağa girince ‘bacakları oynatma, yorgandan dışarı çıkartma arzusu’ şeklinde kendini gösteren bacak ağrılarını doğurabilir.
Bacak şişliği: Kötü dolaşımın başka bir göstergesidir. Bacaklardaki kirli kanın kalbe ve akciğerlere temizlenmek üzere pompalanma işinde sorun oluştuğunda görülür. Diz altında, daha da sık olarak bileklerde görülür. ‘Çorap izinin kalması’ ilk alarm çanı olabilir.
Cilt değişiklikleri: Bacaklardaki varisler kendi hallerine tedavi edilmeden bırakıldıklarında ve hastalığın ilerlediği durumlarda karşımıza çıkarlar. Bunlar, bileğe yakın bölgede, kaşıntılı kızarıklıklar, kahverengiye çalan renk değişiklikleri, 2-3 ay geçmeyen yaralar şeklinde kendini gösterebilir.
Varisi önlemenin yolları var mı?
Varisi ‘önleyici’ hiçbir yöntem yoktur. Zira ister yaşam-çalışma koşullarımız, ister gebelik gibi mükemmel bir olay, isterse bazı hastalıklar veya kullanımı kaçınılmaz olan bazı ilaçlar hayatımızın bir parçası olacaktır. Hepsinden önemlisi, aileden olan genetik geçiş en somut nedendir. Venöz yetmezlik ve varisler, bir ileri yaş hastalığı değildir. Çocukluktan yaşlılığa her dönemde görülebilirler. Sürekli topuklu ayakkabı, dar pantalon giymekten, uzun süreli güneş banyoları-sıcaktan kaçınmak; ‘anneanne çorabı’ diye bilinen eski varis çoraplarının yerine geliştirilen, kolay giyilebilen, bacağın havalanmasını bozmayan, estetik görünümlü ‘kademeli basınçlı çorapları’ kullanmak, sorunun karşımıza daha geç dönemde çıkmasını sağlayabilir.
Varis tedavisindeki son yenilikler neler?
EVTA yöntemi şu an hastaya konforlu bir tedavi seçeneği sunuyor. İster radyofrekans isterse lazer enerjisi kullanılsın, ‘ince plastik boru’ olarak tanımlanabilecek bir kateter aracılığı ile varis gelişmiş hasta ven’in (toplardamar) içine ‘cerrahi dışı yöntemle’ ısı uygulanmaktadır. Dikiş gerektiren hiçbir kesi yapılmamaktadır. Görüntüleme altında hedefe yöneltilen ısı, ven duvarını etkilemekte, damar büzüşüp kendi üzerine kapanmaktadır. Devre dışında kalan bu damar, vücut tarafından 8-12 ay içinde emilip yok olmaktadır. Girişim yaklaşık 9-17 dakika sürmektedir. Yöntemin başarısı yüzde 80-90 arasında değişmektedir.
Tekrarlama riski var mı?
Klasik varis ameliyatlarından vazgeçilmesinin en önemli nedenlerinden biri, ameliyatı takip eden 5 yıl içinde, sorunun tekrar etme şansı yüzde 40-70 olmasıdır. EVTA yöntemi sonrasında ise, aynı oran, yüzde 9-14’tür. Bacaktaki kılcallar ise, kişinin risk faktörlerine göre başka yerlerde tekrarlayabilir ve belli aralarla kozmetik tedaviyi gerektirebilir.
Bu rahatsızlık için hayati tehlikeden söz edilebilir mi?
Venöz yetmezlik, kendi haline bırakıldığında, bacak damarlarında pıhtı oluşumuna zemin hazırlayabilir. Böylesine bir pıhtı, ister bacağımızın en iç kısımlarında yer alan ana damarlarda (derin venöz trombüs-DVT), isterse daha yüzeyel damarlarda olsun, bulunduğu yerinden kopacak olursa, ilk ulaşacağı hedef akciğerlerdir. Buna pulmoner emboli (akciğer içinde pıhtı) adı verilir. Pulmoner emboli, çok ciddi bir tablo olup yaşamsal risk yaratır.