Konuşmacılığını Akademisyen-Yazar Taçlı Yazıcıoğlu’nun yaptığı konferansta,
bir yazarın kendi romanında anlattığı hikayenin yazarın yaşadığı deneyimlerden, duygulardan veya çevresindeki insanların hikayelerinden izler taşıyıp taşımadığı, yazarın kendi hayatından, gözlemlerinden veya duygusal deneyimlerinden yola çıkarak nasıl kurgusal hikayeler oluşturduğu üzerine konuşuldu.
Yazar Yazıcıoğlu, ‘Hep Sondan Başlar’ adlı romanı üzerinden örneklendirdiği konu hakkında şunları söyledi: “Bir romanı kurgularken tamamen gerçekleri anlatmak zorunda değiliz. Roman yazmak, tarih yazmak gibi bir şey değildir. Kahramanları yazarlarından ayrı tutamamayız. Yaşadıkları çağın imgelerini edebiyat tarihinin ünlü yazarlarında görüyoruz. Hangimiz sevdiğimiz bir yazarın kimden ilham aldığını merak etmedik? Romanlar ya otobiyografiktir ya otobiyografiden bağımsızdır. Bana, ‘Hep Sondan Başlar romanınızdaki karakter Ece misiniz?’ diye sorulduğunda Gustave Flaubert’in Madam Bovary romanındaki karakter yüzünden mahkemeye çağırıldığında verdiği cevabı veriyorum. Ona ‘Kimdir bu ahlak yoksunu Madame Bovary?’ diye sorulmuştu. O da ‘Madame Bovary benim!’ diye cevap vermişti.
Konuşmasının devamında Yazıcıoğlu, “Ben de bana bu soru sorulduğunda ‘Kitabımdaki bütün kahramanlar benim’ diye cevap veriyorum. Romanımdaki Ece de Zerrin de diğerleri de benim, bu karakterler bugüne kadar tanıştığım insanların bendeki yansımaları, onlarla ilgili düşündüklerim, onlardan bende kalanlar“ diye konuştu.