TRT Haber’e konuk olan Bakan Yanık’ın açıklamaları şu şekilde:
“İlk gün sabah 7’de yola çıktık. İlk Adana’ya oradan Osmaniye’ye intikal ettik. Çalışmaları programladık. Ben ilk gün Adana sorumlusuydum, oralarda hemen hızlıca enkaz kaldırma çalışmalarıyla alakalı AFAD ile hızlı koordinasyon yaptık.
Artçıları da en az birer deprem büyüklüğünde devam eden artçılar halihazırda devam ediyor. Böyle bir büyük felaket ile karşı karşıyayız. 99 depreminden sonra aslında bu anlamda bir deprem literatürümüz var. Türkiye bir deprem ülkesi.
‘TOKİ’NİN BİNALARINDA HASAR YOK’
Yıkılan binaların yüzde 98’si 99’dan önce yapılan binalar. TOKİ konutları bir kamu kurumu, inşa faaliyetlerini yürüten kamu kurumu. TOKİ’nin yaptığı binalarda hasar olmadığını görüyoruz. Bu bize şunu söylüyor. Eğer kurallara uygun, teknik gereklilikleri içeren binalar yaparsak demek ki deprem ne kadar şiddetli olursa olsun milletimiz zarar görmeyecek.
BİNALARIN KOLONLARI KESİLDİ İDDİASI
Kolonların kesildiği iddiaları var. Bu bir cinayettir. Çok katlı binanın kolonlarını kesmek bir insanın ayaklarını kesmekten farklı değil. Ayağını kestiğin insanın yürümesini bekleyemezsiniz. O binanın can ayakta kalmasını bekleyemezsiniz.
En geç 1 yıl içerisinde konutların inşa edilmesi vatandaşlarımızın güvenli, can emniyetini sağlayacakları konutlarının inşasını sağlamış olacağız.
BİNALAR 3-5 YILDA DENETLENMELİ Mİ?
Olabilir, kurumlar gerekli önlemleri alacaklar. Burada bu tür durumlarda sorumluluğu ve dikkati sadece kamuya bırakmadan vatandaşlarımızın da kendi yaşadıkları mahallerle alakalı gerekli özeni, takibi yapmalarının çok önemli olduğunu hatırlatmak isterim.
‘DERNEKLERE ÇOCUK VERİLDİ’ İDDİASI
Tam bir dezenformasyon örneği. Milletin bu kadar tedirgin, zorda olduğu bir dönemde hassasiyetleriyle bu kadar oynamanın bir anlamı yok. Çocuk hassasiyeti üzerinden toplumun korkularının kışkırtmanın manası yok. Devlet, kamu olarak depremden çıkmış herhangi bir çocuğu bir vakfa teslim etmemiz, vermemiz söz konusu değil.
DEPREM BÖLGESİNDE SAHİPSİZ ÇOCUK VAR MI?
Hayır, birkaç tasnifi çok açık biçimde yapmamız gerekiyor ki vatandaşlarımızın konuya hakimiyeti tam olarak gerçekleşsin. Birincisi deprem bölgesinde enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, enkaz altından çıkan çocuklarımız yaralı yahut değil, refakatsizse bizim kuruluşlarımıza doğrudan doğruya aldık.
Enkazdan çıkan çocukları biz doğrudan doğruya Bakanlık olarak kendi kuruluşlarımıza alıyoruz. Ebeveyni olmayan çocuklarımızla alakalı iki durum var. Birçok küçük yaşta olan çocuklar, ikincisi kendini ifade edecek yaşta olup bunların kimlik tespitinin ebeveyninin araştırılmasıyla alakalı bir ilk günden itibaren gerekli altyapıyı oluşturduk.
Sağlık Bakanlığımızla organize haldeyiz, İçişleri Bakanlığı ile kimlik tespiti noktasında organize haldeyiz.
Önce çocuklarımızın kimlik tespiti, ailenin bulunması, eşleştirilmesi ve tespit edilmesidir. Kimliği tespit edilmeyen var. Kimliği tespit edilemeyen 200’ün üzerinde. 1788 refakatsiz çocuğumuzun 1225’ini ailesine teslim etmişiz. 479’unun halihazırda hastanede tedavileri devam ediyor. 84’ü ise Bakanlık kuruluşlarında bakımlarını sağladığımız çocuklarımız.
‘AİLELERE VEFAT BİLGİSİNİ ULAŞTIRDIK’
Sadece hastanede ya da kurum bakımında olan değil sağlık kuruluşlarında, enkaz altından vefat etmiş olarak çıkmış olan çocuklarımızın kimlikleri tespit ederek ailelerine vefat bilgisini ulaştırdık. 400’ün üzerinde çocuk var. Bu çok önemli bir şey. Kayıp çocuk vakası diye dezenformasyon dolaşıyor ya. İnsanlar çocuklarının yaşadığını en azından öldüyse öldüğünü bilmek ister.
KİMLER KORUYUCU AİLE OLABİLİR?
Uzman arkadaşlarımız ailelerin ekonomik durumu, psiko sosyal durumu, yaşı 25-65 yaş arası olması gerekiyor. En az ilkokul mezunu ve koruyu aile olmaya engel herhangi bir hastalığının olmaması, belli suçlardan adli sicil kaydının olmaması gibi. Çocuğu yetişmesi için gerekli psikolojik, fiziksel yeterliliğe sahip olması gerekiyor.”
